Hayatta en çok istediğiniz şey, hayattan alabileceğiniz en iyi şey midir?
(Büyü Dükkânı’ndan)
Yeşim Türköz, çok sevilen kitabı Büyü Dükkânı’nın büyülü mekânına yıllar sonra tekrar gidiyor ve okuyucusunu, eski diyarda yepyeni bir buluşmaya davet ediyor. Mucizevî alışverişlerin yapıldığı bu mekânda, bizleri yeni müşteriler, yeni pazarlıklar ve bambaşka sürprizler bekliyor.
Büyü Dükkânı, müşterilerine ikinci kez kapısını açarken, dükkân sahibi yaşlı adam, yazarı ve okuyucuyu, mekânının daha da içine alarak, öznel dünyasının derin katmanlarında buluşturuyor; kendi hayat serüvenini günışığına çıkartıyor.
Yazar diyor ki:
“Büyü Dükkânı’na yaptığınız bu ikinci ziyaret, ilkinden farklı olacak. Yeni müşteriler ile yeni alışverişlerde daha çetin pazarlıklarla karşılaşacaksınız. Ancak orada pazarlıklardan çok daha fazlasına tanık olacaksınız. Alışveriş biter bitmez oradan ayrılmayacak, bu sihirli mekânda misafir olacaksınız. Peki, sihir bozulacak mı? Kim bilir? Belki de sihir sizin gözlerinizdedir…”
OKUYUCU YORUMLARI
Birinci kitaptan farkı Büyü Dükkanı’nda satıcının geçmişe yolculuk yapmasını sağlayan küçük bir misafiri vardır. Birinci kitaptan farklı olarak satıcının da iç çekişmelerini, öyküsünü öğreniyoruz. Büyü Dükkanı’nda aldığımız şey almak istediğimizden sadece farklı değil, aynı zamanda daha fazla…Kahramanlarımız hayatta en çok istedikleri şey için, hayatlarından neleri çıkarmayı göze alırlar? Her hikaye de kendinizden bir duygu çıkıyor gün yüzüne.
Sınırlar ve ayrılıklar olmasa öyküler bu kadar zengin olur muydu diye soruyor bize yaşlı satıcı. Çoğu zaman düşünmüşümdür, yaşamımıza giren her farklı insan bir renktir bizim için. Başka türlü işlenmezdi hayatımız, tek renk, tek öğreti ile.
Sayın Yeşim Türköz’ün değişik bir psikoterapi yöntemiyle yaklaştığı kitabının düşündürdükleri ve etkileri gerçekten okunmaya değer.
Kitaptan beğendiğim ve düşündüğüm yerleri yazmak istiyorum size:
Yetişkinlerin dünyasında, her bir figürün, orada görünen dışında, pek çok sembolik anlamı oluyordu… Kalp aşkı, yılan kötülüğü simgeliyordu…
Göz sahibine göre hareket eder ve özel olarak eğitilmezse gerçeğin kendisini değil, kendi arşivindekileri görür. Yani geçmiş deneyimlerinizin size öğrettiği kadarını görmeye devam edersiniz. Oysa baktığınız her yerde yepyeni bir gerçek vardır.
…Zamanın sonsuz ama yaşamın sınırlı ve kusurlu olduğu gerçeğini kabullendikçe, çaresizlik duygularınızdan kurtulursunuz çünkü çare yoksa çaresizlik de yoktur…
Başkaları sizin aynanızdır. Aynaya en çok ihtiyaç duyduğunuz anlar ise kendinizi iyi görmek istediğiniz anlardır.
Hayat talepkardır. Sizden büyümenizi ister. Çocukluğu bırakmanız karşılığında size bilgi, deneyim, beceri vaat eder. Büyümek güzeldir ama hayatla iyi bir pazarlık yapmazsanız zararlı çıkarsınız. Çünkü bunlar vitrine konulanlardır. Sonradan tezgâhın altından, sorumluluklar, kayıplar, acılar da çıkar.
Böyle güzel öğretilerle gidiyor kitap… Şimdi annem okuyor kitapları, onun yorumunu merak ediyorum, değişik bakış açısı vardır ve şaşırtır bizleri.